Sıra geldi 2 hafta önceki İtalya gezimizin ikinci ve son yazısına. (İlkine buradan ulaşabilirsiniz.) Bu bölgeyi özellikle ayrı yazmak istedim çünkü burası, İtalya'nın sahil kasabalarının rengarenk güzelliğinin aksine, tek renkli Ortaçağ güzelliğine, mimarisine ve tarihine sahip bir bölge. Geziye çıkmadan önce beni en çok heyecanlandıran destinasyon burasıydı. Hakkını da verdi. Baştan belirtmek lazım, burası herkese hitap edebilecek bir bölge değil ama benim gibilerin kafayı yiyeceklerini çok iyi biliyorum. Böylelerine sesleniyorum ve diyorum ki; günün birinde kendinize tam anlamı ile bir Ortaçağ deneyimi hediye etmek isterseniz, yanınıza kocanızı, sevgilinizi alın ve en kısa zamanda İtalya biletlerinizi kestirin. Üstteki fotoda görmüş olduğunuz bu hayalet köyün adı San Stefano Di Sessanio. Tam bir huzur ve aşk kasabası :) (Üstteki görseli kendim çekmedim. Web'den alıntıdır.)
İtalya gezinizden önce 'İtalya'da görülecek yerler' vb gibi araştırmalarınızın hiçbirinde karşınıza çıkmayacağını baştan belirteyim. Bir şekilde online dünya dışında kalmış bu bölge. Biz de zaten, şirketinin organizasyonu dolayısı ile buraya giden kız kardeşim sayesinde biliyoruz. Roma'ya 1,5 saat mesafedeki bu kasabanın halkı zamanında hayvancılık ve yün ticareti ile uğraşıyormuş. Yıllar yıllar önce gelir kaynakları kesilince köylerini toptan terk etmişler. Ta ki gözü kara bir turizmci buraya gelip, terk edilen harabe evleri tek tek alıp otele çevirene ve burada yeniden bir habitat oluşturana kadar herkes tarafından unutulmuş.
Burada kalmanız gereken otelin adı 'Sextantio' Cesur bir girişimci olan sahibi tarafından hayata geçirilmiş. Bu görsel spesifik olarak otele ait değil ama sağda solda bu tarz onlarca ev otele ait ve ister tek kat ister çift kat konaklama imkanı sunuyor ama odalar mağaradan az biraz hallice :) Zaten bu deneyimi Ortaçağ'a ait kılacak olan da bilhassa bu odalarda yaşayacağınız konaklama deneyimi. Bu otelde kalırsanız size Massimo yardımcı olacak. Bizden selam söyleyin :)
Biraz fikir vermesi açısından kendi odamızın görsellerini paylaşmak istiyorum sizinle. Karanlık fotolarda ne kadar fikir verecek bilmiyorum ama yine de denemeye değer. Burası giriş kapısı ve üst kata çıkan merdiven. Oda anahtarı bildiğiniz eski sistem 1 kg'lık metal kapı anahtarlarından.
Yani şöyle bir şey.
Oturma odanız :)
Üst katın banyo kısmı.
Bu tahtayı hatırlayan var mı? Anneannemde vardı. Çamaşır yukardı üzerinde haşır huşur. Otel sahibi ile sohbet ettik bir ara, bütün bunları civar köylerden toparlamış.
Sabunu, duş jeli, şampuanı el yapımı.
Emaye ikilinin tatlılığı
Yatak yüzyıllara dayanmış bir köy yatağı. Çok yüksek. O dönemlerde insanlar hayvanlarını yatağın altına doldurur öyle uyurlarmış. Böylece hem oda hem de yatak ısınırmış.
Normalde bu tarz yerlerde çekindiğim şey, suyu düzgün akar mı? Aksa da tam ısınır mı falan filan gibi konulardır ama odaların konforu eksiksiz.
Kahvaltı salonu
Otel'in (ve dolayısı ile köyün) çay evi. İç kısımlar yine mağara gibi.
'Gelaterie' - Dondurmacı
Bizdeki tel kırma benzeri bir el sanatını sürdüren kadının dükkanı. Uzaktan dantel gibi duruyor ama dokununca çok ince zarif bir metal olduğunu anlıyorsunuz.
Dükkan sahibi yapılışını da gösterdi. Tüm mekanizma bu şekilde.
Dünya tatlısı anneanne Maria'nın hediyelik eşya dükkanı. Maria torunu ile birlikte yaşıyor ve bu dükkanda satış yapıyor. Dükkanda el emeği ne varsa kendisi yapmış.
Maria'dan rica ettik, bize atölyesini ve Defniko'ya aldığımız tshirtün bir örneğinin yapılışını gösterdi.
Kalıptaki kedi şablonları vasıtası ile üstten bir el hareketi ile spatula yardımı ile boyuyor.
Şu köşedeki mutfağın tatlılığını gördünüz mü :)
'Seni birçok sebeple çok sevdim Maria'.
San Stefano Di Sessaino'nun nüfusu 60 kişi. Burası da yaşam olan evlerden birinin önü. Bu arada buraya yolunuz düşerse Il Cantinone'de bir akşam yemeği yemeği sakın ama sakın ihmal etmeyin. Menüde toplam 5-6 çeşit aperatif tarzı yiyecek var ama inanılmaz lezzetliler. Hatta çıtır ekmek üzerine, keçi peyniri, bal ve armut olan seçeneği deneyin lütfen. Iyyğğ dediğinizi duyar gibi oluyorum ama önce deneyin, sonra konuşalım :) Odun ateşinde fırınlanmış soslu patatesi yazarken bile ağzım sulandı şimdi :)
Burası da San Stefano Di Sessanio'ya 20 dk mesafedeki Castel Del Monte. Bu gördüğünüz yapı grubu kapsamında tek bir Allah'ın kulu yaşamıyor. Yerleşim ve yaşam, fotoda görünmeyen arka planda yeniden daha modern stilde binalarda hayat bulmuş. Bu kasabanın tüm sokaklarını tek tek gezdik ve tek bir insana rastlamadık. Burası da kıymet bilecek cesur bir turizmci bekliyor.
Yol üstünden bir başka kasaba.
İşte böyle. Tadı damağımda kalan bir bölge daha. Eğer bu tarzdan siz de keyif alıyorsanız bir gece konaklamalı bir planlama ile İtalya gezinize bu bölgeyi de monte edebilirsiniz. İlgili foto olmadığı için yazıda değinemediğim konser, dükkan iç mekanları, şarap evi, çay evi, market gibi her biri filmlerden fırlamış sosyal ortamların iç mekanlarını da kendi gözlerinizle görürsünüz artık. Bu arada, akşam yemeğimizi yediğimiz yerdeki mekan sahibesinin babasının tesadüfen yapıp restauranta getirdiği, bize de ikram ettikleri ve tadı damağımda kalan ricotto peyniri de hiç çıkmadı aklımdan. Mümkün olsa hiç vakit kaybetmeden tekrar giderim. Güzel bir hafta sonu diliyorum herkese.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder