POSİTANO
Haftalar haftalar boyu iple çektim bu tatili. Nasıl çekilmez ki İtalya! Dünya dışı bir yer. Ne ararsan bulduğun bir cennet. Bu ikinci gidişim oldu. İlkinde kuzeyini gezmiştik. Bu sefer orta-güney şehirlerini gezdik. Doğası, tarihi, insanı, yeme-içmesi, giyim-kuşamı, her konu ve her alandaki kalitesi... Her şeyiyle beni büyüleyen tek ülke. Bana soracak olursanız ne İngiltere'yi mukayese ederim İtalya ile, ne Fransa'yı. Uçağımız 2,5 saatlik bir yolculuktan sonra Roma Fiumicino'ya inişe geçiyor. Seyahati planlarken aracımızı, Pegasus'un anlaşmalı araç kiralama şirketinden kiralamıştık. (6 gün için 209 Euro - navigasyon dahil, benzin hariç, bağımsız araç kiralama şirketlerine göre çok daha ekonomik) Hemen atlayıp direkt olarak Positano'ya geçeceğiz.
Positano, 2 sarp tepeden denize ani bir iniş yapan sarp yamaçlara kurulu bir sahil şehri. Mini mini binaları, tek şeritli daracık yolları var.
Sağda solda minik sevimli restoranlar yol kenarları boyunca sıra sıra dizili.
Minik kasaba çok dik yamaçlara kurulu olduğu için hemen her evin deniz manzarası var.
Burası tek gece kaldığımız Eden Roc Otel'deki odamızın balkon manzarası. Positano'da çok çeşitli konaklama alternatifi var. Evini pansiyona çevirmiş olan da var, otel olarak full tesis hizmet veren de. Eden Roc daha içeri girerken 'kesin çok pahalıdır burası' dedirten ama önceki otellerde verilen fiyatlardan daha uygun fiyat vererek bizi çok şaşırtan bir otel. Eğer Positano'ya yolculuk planlıyorsanız burayı da soruşturun. Tavsiye ederken içim çok rahat. Manzara, temizlik, ferahlık ve o kahvaltı!! 10 numara!
Kahvaltı masasında kaktüs bulunan bir oteli nasıl sevmez insan hem? :)
Gezerken uğradığımız bir diğer otelin avlusu 1
Gezerken uğradığımız bir diğer otelin avlusu 2
Positano'nun çok güzel denizi ve güzel bir plajı var. Ya şu yamaçtaki kaktüslere ne demeli?
Denizden Positano manzarası
Bu arada Positano'da nerede ne yiyeceğiz derseniz sahildeki Chez Black'de yiyeceksiniz. Şuradan en önde görünen 4 minik çam ağacının ardındaki restaurant. Burada yedikten sonra bana ufak bir teşekkür mesajı atmayı unutmazsınız artık :)
AMALFİ
Manzara göz kamaştırıcı
Daracık sokaklar, renkli panjurlu evler, mini Akdeniz şehirleri klasiği
Otel'imizin avlusu. Devasa kaktüsler ve limon ağaçları her yerde.
Positano ve Amalfi limonu ile meşhur. Her yer buram buram limon çiçeği kokuyor.
Amalfi bu kadarcık bir kasaba aslında.
İnsanın doğa ile mücadelesi.
Tekneden Amalfi
Amalfi'de rastladığım bit pazarından aldıklarım. Kaplumbağa bana, yaka iğnesi. Farecik de kızıma, küpe kısmını çıkarıp kolye yaptım.
CAPRİ
Capri adasına ilk ayak bastığınız noktadan manzara. 'Nasıl yani, Capri burası mı' diyorsunuz ilk ama asıl hikaye tepedeki merkezde. Tepedeki meydanda dünyanın en lüks markaları ve bunların aralarına serpiştirilmiş tatlı minik restaurantlar var. Kendi ülkelerinin Eda Taşpınarları ve yanlarındaki adamların arzı endam ettikleri yer Capri :) Gidince ne demek istediğimi anlayacaksınız :):)
Koku anlatılabilen bir şey olsaydı keşke.
Capri'de öğle yemeği yemeniz gereken yer ise Villa Verde. Bunu da söylemeden geçmeyelim.
POMPEII
Ve Pompeii. Anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. Sadece, gitmeden önce şu filmi izleyin. Biz öyle yaptık. Gitmeden önceki son hafta izlemiştik. Gezerken ürperiyor insan. Kutsal kitaplarda anlatılan kıyameti gerçekte yaşamış ve öylece taşa dönüşmüş şehir ve insanların hikayesi Pompeii. Merak eden/seyahat planlayan açıp birinci kaynaktan okur zaten. Tüyler ürpertici.
ROMA
Pompeii'den sonraki gün ve geceyi ayrı bir yazı olarak yazacağım. Şimdilik direkt son iki güne, yani Roma'ya geçiş yapıyorum ve diyorum ki benim şehrim ROMA. Aman Roma'da onu görün, bunu görün felan gibi saçma bir işe girişmeyeceğim tabii ki. Aklı başında her insan Roma'da nereleri gezmesi gerektiğini güzelce en iyi kaynaktan araştırır gider zaten. Burada sadece Roma'dan birkaç fotoğraf paylaşmak istiyorum ki ennnn birincisi tabi ki benim aşkım ve bu dünyadaki bence en güzel tapınak olan Pantheon. Yıllar önce içine ilk girdiğimde elim ayağım titremişti. Bence insan elinden çıkma en güzel bina bu. Ne ilginç ki insanlığın Pagan zamanından kalma. Sonradan kiliseye çevrilerek orjinali maalesef bozulsa da (Bizim Ayasofya'yı camiye çevirerek yaptığımız gibi) bugünkü haliyle de muhteşem bir şey.
Film seti gibi.
Gece manzarası
'We are against war and tourist menü'. Me, too.
I love VESPA
Diyelim ki Roma'ya gideceksiniz ve listenizi çıkardınız: benim size söyleyeceğim sadece iki şey var. Birincisi Trastevere'yi atlamadığınızdan emin olun ki burası Roma'nın bohem yüzü. Birbirinden tatlı butikler, kafeler ve restaurantlar sizi bekliyor.
İkincisi ise Via Condotti 86'daki Caffe Greco. Çaya 12 € (yaklaşık 39 TL), tiramisuya 8€ (yaklaşık 25,6 TL) falan gibi hesaplar ödemeye hazır olun ama o hesabı ödemeden dönenin iki elim yakasında olur :) 1790'dan bu yana açık olan bir cafe düşünün. Kimi kaynaklar dünyanın modern anlamdaki ilk cafe'si olduğunu söylüyor. 5-6 yıl önce gittiğimde fraklı-papyonlu 60+'lık beyaz eldivenli delikanlılar servis yapıyordu. Bu gidişimde servis kadrosunun biraz gençleşmiş olduğunu gördüm. Ambiyans mükemmel.
Trastevere
Trastevere
Trastevere
Trastevere
Trastevere
Bu yazıyı burada sonlandırıyorum. Gezinin diğer kısmını ayrı bir başlık altında, ikinci bir yazı olarak yazacağım. Roma medeniyetine ve romalılardan kalan her şeye derin bir hayranlık besliyorum. İyi ki bu dünyaya gelmişler ve bütün bu güzellikleri bırakmışlar.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder