31 Ocak 2017 Salı

Kış günleri

 
Bu aralar sabahları nasıl bir soğuk var yarabbim. Sabah saatlerinde arabanın tamamen buza dönmüş camını çözdürmek herhalde bir 10-15 dakikamı alıyor ama bu sabah buz çözücü sprey de işe yaramadı. Siteden çıkana kadar tam 4 kere durup tekrar fısfıslamak zorunda kaldım ve ellerim dondu. Demem o ki, kışa doyduk. Aslında kar yağacak olsa hiç itiraz etmem. Kara doymadım daha ama kar yağmayacaksa, sadece böyle kuru soğuk kaldıysa, artık kışı ufaktan misafir edebiliriz bence :) Baharı özledim. Çiçekleri, kuşların şakımalarını, tatlı tatlı ısıtan güneşi...
Kış günleri (daha doğrusu geceleri) bu kadar soğuk ve uzun olunca akşamları çeşitli denemeler yapmaya, elleri çalıştırıp ortaya güzel şeyler çıkarmaya da bol bol vaktim oldu. Özellikle de üretkenlik açısından son derece tembel geçirdiğim 2016 yazından sonra yaptığım denemeler ve hayatıma kattığım bu yeni deneyimler çok iyi geldi. Çünkü ben bir gezerken mutluyum çok, bir de ellerim çalışırken. Yeni şeyler öğrendikçe zenginleşiyor insan.
Akşam eve varıp yemeğimi yedikten sonra çekiyorum önüme malzemelerimi ve başlıyorum çalışmaya.  Bazen tığ, bazen nakış. Ne güzel, ne dinlendiren, ne mutlu eden işler bunlar... Canım anneannem, canım annem. Neler neler yaptılar hayatları boyunca. Ne detay işlemeler, ne sabır ve özveri gerektiren el emeği ürünler. Bendekilere gözüm gibi bakıyorum. Tabii bu arada farklı şeyler denedikçe kağıtlarımı ihmal ediyorum biraz, biliyorum ama onları çok özledim ve en kısa zamanda haşır neşir olacağım. Onların yeri ayrı.

Yazın insan dışarda çok vakit geçiriyor elbette ama kış mevsiminde ev hali başka cazip. Evde geçirebildiğim vakit, hafta içi akşamlarım ve hafta sonlarımın bir kısmından ibaret; çok kısıtlı ve bu yüzden de hiç doyamıyorum. Hayatım hep bir özlem. Aileme özlem, eve özlem, dinlenmeye özlem, craft işlerimle daha çok haşır neşir olmaya özlem. Ama biliyor musunuz, hayattaki en kilit duygulardan biridir özlem. En değerli şeylere özlem duyarsınız ve özlem biterse hayatınızda, anlam da biter. Özlemediğiniz şeyler sizin için ya artık anlam ifade etmeyen, ya da fazlaca sahip olmaktan dolayı artık sıradanlaşmış şeylerdir. Özlem beklemek, kavuşmak ve kavuştuğun anda da yapabiliyorsan kıymet bilmek demektir. Özlem biterse bıkkınlık başlar ki en hoşlanmadığım duygudur bıkkınlık. İyi ki özlem var hayatlarımızda, iyi ki özlemenin ve kavuşmanın hazzını her gün tekrar tekrar yaşayabiliyoruz. Allah kimseyi özlemsiz bırakmasın.


İçimden bir ses geçen hafta yağan şu 10-15 cm'lik karın bu kışın son karı olduğunu söylüyor. Bakalım göreceğiz. Herkese selam ve sevgiler.


29 Ocak 2017 Pazar

İlk büyük boy nakış çalışmam

Geçen hafta sonu iki adet büyük boy nakış çalışmamı tamamladım. Bu yazıda ilkini paylaşıyorum. Desen Susan Bates tarafından yazılan ve Tuva Yayıncılık tarafından yayımlanan 'Modern Nakışlar' isimli kitaptan. Kitap da, içindeki nakışlar da çok güzel. Kitaptan seçtiğim ilk desen burada gördüğünüz kapak deseni oldu çünkü en çok bunu beğendim.
Kitapta her desenin hem bitmiş hali (sol taraf) hem de grafiği var (sağ taraf) Yapacağınız çalışma için seçmeniz gereken iplikler de numaraları ile verilmiş. Ben bu iplikleri 2-3 ay önce bir gidişimde Pendik Kaplan'dan almıştım.  
Çalışmaya desenin sol tarafından başladım.
Sonra kahve fincanını ekledim. Dikey hatlar kolay da, yuvarlak hatlar biraz zor, ya da hata yapmaya daha müsait diyelim. O nedenle yuvarlak hatlı desenlerde daha da dikkatli olmak gerekiyor. Orijinal desendeki fincan daha büyüktü. Ben biraz küçülttüm.
Fincanı da tamamladıktan sonra 'time for coffee break' yazısını ekledim.
 
En sonunda da çiçek desenlerini tamamlayarak çalışmayı bitirdim. Çiçek ve yaprak desenlerinde modelleri orjinalden baz almakla birlikte dağılımı kafama göre yaptım. Benim için nakış işindeki iki favori işlemden birincisi noktalar. Bilenler biliyordur ama bilmeyenler için bu tekniğin adı 'French knot=Fransız düğümü' Diğeri ise sağ tarafta yavru ağzı (veya pembe) renkte gördüğünüz 'Laisy daisy=Tembel papatya' dikişleri. Merak edenler bu isimlerle yazarlarsa ilgili videoları izleyebilirler. En çok bu iki dikişten keyif alıyorum.  
 
Bitmiş hali böyle. İlk başta başlarken deseni kurşun kalemle çizmeye çalıştım fakat kurşun kumaşa tam işlemedi. Baktım ki çizmekten ziyade kirletecek kumaşı. Öyle olunca çizmekten vazgeçip direkt dikerek ilerledim. Bu modeli tamamladıktan sonra farklı bir desen daha yaptım. Onu da ayrıca paylaşacağım. İçinde nakışa karşı ufacık bir merak duyan varsa başlangıç için bu kitabı tavsiye ederim. Güzel bir kitap. Kitap içeriğinde bunlar olduğu gibi daha ufak basit desenler de var. Vesileyle herkese iyi bir hafta diliyorum. Selam ve sevgiler.  

23 Ocak 2017 Pazartesi

Kinoa salatası

Ne zaman yiyecek bir şey paylaşacak olsam iki kere düşünüyorum. Benim gibi olup da yiyecek fotoğrafı görmekten hoşlanmayanlar bu paylaşımımdan ötürü kusura bakmasınlar lütfen. Estetik kaygılarla çekilmiş özel fotoğraflar olmadığı müddetçe yemek fotosu beni rahatsız ediyor. Hele de toksam ve hele de paylaşılan fotoğraf paldır küldür çekilmiş etli metli bir yemek fotoğrafı ise. Neyse, lafı kısa kesecek olursak, geçen hafta kinoa salatası denedim. Tam benim damak tadım. Kinoa (muhtemelen birçoklarınız zaten denemiştir) bulgur gibi bir şey. Tadı varla yok arası. Besin olarak  hafif. Salatası benim hoşuma gitti. Pratik ve lezzetli.
Malzemeler yeşil soğan, maydanoz, nar taneleri, ceviz, yağ, sirke, limon (ve dileyenler için tuz, ben hiçbir salata çeşidine katmıyorum) İlk yapışımda bunlarla yaptım. İkincide ise birer adet kuru incir ve gün kurusu da ekledim. Her iki versiyon da güzel ama malzeme olarak ya yeşil soğanı, ya da gün kurusu/kuru inciri seçmek gerekiyor. Birinden biri.
Kinoayı yıkayıp, yarım saat suda bekletip 15-20 dk da pişiriyorsunuz. Tüm işlem bu. Hazır olduğunda hepsini karıştırıp en güzel kasenize doldurun ve kaşıklayın. Afiyet olsun :)

Yeni bardak altlıklarım

 
Ne ördüm bu hafta sonu, ne ördüm. Sanki sol el işaret parmağımda hala ip sarılıymış gibi hissediyorum. Bu motifin adı 'Afgan Gülü' imiş. Nasıl beğendim anlatamam. Kızımın tenis arkadaşının annesi '1001marifet Fatoş Hn' öğretti bu modeli :) Kızlar tenis oynarken ve biz anneler de cafede kızlarımızı beklerken öğrendim. Çok hoşuma gitti. Sanki gerçek çiçekler... Yumaklarımın renkleri de iyi gitti bu modele. Tığ 3 numara, iplik Fibra Natura Coton (Pendik Kaplan'dan)
(Anlatmaya kalksam becerebilir miyim acaba?) Merkez 2'şerli 8 britten oluşuyor, brit aralarında 2 zincir var. 2. sıra ise araları yine 2 zincirli 3'er brit. En dış sıra ise yine araları 2'şer zincirli (elinizin bolluk sıkılığına göre 3 zincir de çekebilirsiniz) 2'şer brit ama ikiz britten bir yana geçerken zincir çekilmiyor. Üst sırada, yani taç yaprağı gibi görünen kısımda 7 brit var. En dış sıra ise sık dikiş.
Bunlardan bunting de olur diye düşünüyorum ama asıl düşüncem, üst foto sağ alt köşedekini kot ceket üzerine aplik yapmak. Güzel durur sanki.

 Evde bardak mesaisi daha fazla olacak bundan sonra besbelli :)
Hafta sonu bir de bu üstteki modeli öğrendim ve birkaç adet ördüm. Bu da çok keyifli bir model. Size burada ve burada anlattığım hırkamı bitirdikten sonra bir de çanta yapacağım bu motiften ama geçtiğimiz hafta sonu asıl başka bişi yaptım ki akıllara zarar :) Güzel bir fotolayabilirsem paylaşacağım. Herkese iyi haftalar diliyorum. Salıdan sonra kar geliyormuş. Aman dikkat!
 


17 Ocak 2017 Salı

Giden karların ardından

Nasıl bir şey bu kar? Ülkede olan biten yüzünden içimizi katran karaları kaplamıştı ki sanki meleklerle beraber indi yeryüzüne. Önce etrafı beyaza boyadı, sonra içimizi. 7 Ocaktan 11'ine kadar yağdı, yağdı, yağdı... Büyüleniyorum kar yağışını seyrederken. Hele de gecenin karanlığında sokak lambasının aydınlattığı o minicik boşluktaki dönüp durmaları yok mu? Doyumsuz seyirlikler benim için. Bol bol evde mahsur kaldık. 5 gün site dışında hiçbir yere çıkamadık. Gönüllü mahpusluk :)
Gerçeğinin büyüleyiciliği yanında fotoğraflar hiçbir şey ama yine de paylaşmam gerek bu güzelliği.  
Kar yağışının ikinci gününden bir fotoğraf. Bitkiler boylu boyunca kapanmamış henüz, göl buz tutmamış ama az kaldı. 1 gün daha sonra hepsi olacak :)
 Hem kocam, hem kızım var bu fotoğrafta, bakalım bulabilecek misiniz :)


 Ya şu sağdaki sığla ağacının güzelliği. Dört bir yanından sallanıyor küpeleri.
 Tabii evde mahsur kalınca, bol bol motif ördüm hırkam için.

Kar demek kitap demek. Aeden'e başlamıştım karın birkaç gün öncesinde. Kar günlerinde bol bol okuyup bitirme imkanım oldu. İnsanoğlu neden bu kadar vahşi ve bu gezegene neden bu kadar kötü davranıyoruz sorusunu bolca soran ve tüm kötülerin cezasını bulduğu bir hikaye. Kurgu bile olsa benim içime su serpti ama o kadar ütopik ki! Keşke yazanların tek bir dirheminin gerçekleşebileceğine dair içimde umut olsaydı. Zaten Aeden'den sonra Homo Deus'a başladım. Ufacık umudum vardıysa da bitti.



 Ve gölün tamamen buz tutmuş hali.
Göl buz tutunca da bu bıdıklar kara çıkmışlardı. Sağ olsunlar konu komşu, arada yolumuz düştükçe biz, sıklıkla da site çalışanları bakıyor besliyoruz. Çoğu yavruydu 2016 Nisan ayında. Kocaman oldular. Kar çok güzel güzel olmasına ama tabi kara sevinirken içimizde hep bir vicdan azabı. Evsiz yurtsuzlar, aç ve açıkta kalan insanlar, korunaksız barınaksız hayvanlar... Çok zor aynı zamanda. Martı kıştan saymazsak 1,5 ay kaldı kışı uğurlamaya. Sonra ver elini bahar yaz. İnşallah. Kışa doymadık ama baharı da özledik. Güzel geçsin gününüz.
 

3 Ocak 2017 Salı

01.01.2017

01.01.2017 sabahından bu fotoğraflar. Yani 'Allah'ım ne olur son bulsun ülkemde yaşanan sıkıntılar ve yeni yıl bizlere huzur getirsin' diye dua edip yatışımızın sabahı. Gece kulübünde yaşanan saldırının sabahı. Saldırganın etrafı taradığı, öldüğünden emin olmadıklarının kafalarına tekrar tekrar sıktığı gecenin sabahı. Ben bu hayvanlara özeniyordum (ve hala da özeniyorum) tam bu fotoğrafı çektiğim saatlerde.
Ne desem boş. Ne desem eski. Ne desem anlamsız. Göremediğimiz kapkara bir güç boğazımıza yapışmış, canımızı almaya çalışıyor. Düşman bir değil, beş değil. Yanı başımızda değil, içimizde.  Bir son tayin etmişler bizim için ve o sona doğru hızla götürüyorlar bizi.   
Eskiden seçim zamanları senaryolarıydı bunlar; bombalar, saldırılar, faili meçhuller. Şimdi artık günlük rutin senaryolar oldu. Nefret içimizdeki en belirgin duygu. Birileri önce kendimizden, sonra da bir diğerimizden nefret edelim diye canla başla çalışıyor. Bir olan olay var, bir de bize sosyal medya üzerinden yansıtılan çarpıtılmış bilgiler var. Ülke bir laboratuvara döndü. Deneyler yapıyorlar üzerimizde. Herkes birbirinden nefret ediyor. Türk olmaktan utanıyor insanlar. Başka ülkelere kaçma derdine düştü herkes.
Ben Türk olmakla gurur duyuyorum. Bu işler nereye varacak bilmiyorum, nerede duracak veya bir sona erecek mi onu da bilmiyorum. Ama ülkemle, insanımla, Türk oluşumla gurur duyuyorum. Biz çok üstün meziyetleri olan bir milletiz. Bugünlerin üstesinden gelmeliyiz.
Şunu da eklemekten geçemeyeceğim ki insan gerçekten korkunç bir varlık. Bir yok edici. Kendinden başka bütün türlere tecavüz eden, bulduğu her fırsatta da birbirini öldüren bir tür. Bu şartlar altında hayvanlara özenmemek elde mi? Bizim başımızdaki en büyük dert ne terördür, ne geçim derdi, ne de başka bir şey. En büyük derdimiz maalesef cahillik bizim. Bugünlere bizi getiren de cahilliğimiz değil de nedir ki zaten.