01.01.2017 sabahından bu fotoğraflar. Yani 'Allah'ım ne olur son bulsun ülkemde yaşanan sıkıntılar ve yeni yıl bizlere huzur getirsin' diye dua edip yatışımızın sabahı. Gece kulübünde yaşanan saldırının sabahı. Saldırganın etrafı taradığı, öldüğünden emin olmadıklarının kafalarına tekrar tekrar sıktığı gecenin sabahı. Ben bu hayvanlara özeniyordum (ve hala da özeniyorum) tam bu fotoğrafı çektiğim saatlerde.
Ne desem boş. Ne desem eski. Ne desem anlamsız. Göremediğimiz kapkara bir güç boğazımıza yapışmış, canımızı almaya çalışıyor. Düşman bir değil, beş değil. Yanı başımızda değil, içimizde. Bir son tayin etmişler bizim için ve o sona doğru hızla götürüyorlar bizi.
Eskiden seçim zamanları senaryolarıydı bunlar; bombalar, saldırılar, faili meçhuller. Şimdi artık günlük rutin senaryolar oldu. Nefret içimizdeki en belirgin duygu. Birileri önce kendimizden, sonra da bir diğerimizden nefret edelim diye canla başla çalışıyor. Bir olan olay var, bir de bize sosyal medya üzerinden yansıtılan çarpıtılmış bilgiler var. Ülke bir laboratuvara döndü. Deneyler yapıyorlar üzerimizde. Herkes birbirinden nefret ediyor. Türk olmaktan utanıyor insanlar. Başka ülkelere kaçma derdine düştü herkes.
Ben Türk olmakla gurur duyuyorum. Bu işler nereye varacak bilmiyorum, nerede duracak veya bir sona erecek mi onu da bilmiyorum. Ama ülkemle, insanımla, Türk oluşumla gurur duyuyorum. Biz çok üstün meziyetleri olan bir milletiz. Bugünlerin üstesinden gelmeliyiz.
Şunu da eklemekten geçemeyeceğim ki insan gerçekten korkunç bir varlık. Bir yok edici. Kendinden başka bütün türlere tecavüz eden, bulduğu her fırsatta da birbirini öldüren bir tür. Bu şartlar altında hayvanlara özenmemek elde mi? Bizim başımızdaki en büyük dert ne terördür, ne geçim derdi, ne de başka bir şey. En büyük derdimiz maalesef cahillik bizim. Bugünlere bizi getiren de cahilliğimiz değil de nedir ki zaten.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder