21 Kasım 2016 Pazartesi
Güzel bir atölyede buluşalım mı?
Herkese merhaba. Harika bir hafta dilerim size. Yılı bitirmeden iki güzel atölye haberi vermek istedim. İlki 4 Aralık Pazar günü Bursa Kent Meydanı AVM'de 11:00-14:00 saatleri arasında gerçekleşecek. Yılbaşı ruhunu evlere taşımak üzere gerçek bitkilerden çelenk kapı süsü, ledli kağıt aydınlatma ve kağıttan ağaç süsleri yapacağız. Yanında da bol bol sohbet muhabbet olacak. Eğer katılmak isterseniz cafecraftistanbul@gmail.com adresinden bana yazabilirsiniz. Daha önceki yeni yıl atölyelerime ait fotoğrafları buradan görebilirsiniz. Diğer atölyem ise İstanbul'da gerçekleşecek, onun duyurusunu ayrıca yapacağım. Selam ve sevgiler herkese.
Etiketler:
Atölye
,
Workshop
,
Yılbaşı Dekorasyonu Atölyesi
14 Kasım 2016 Pazartesi
Fall in love
Bü-yü-len-dim! Bu mevsim öldürecek beni. Bu yaprakların hali nedir? Limon sarısından kızılın en alevlisine uzanan bir renk cümbüşü. Zaten bu köşe yok mu bu köşe. Hayatımın en anlamlı köşesi. İlkbaharda ayrı bir karnaval, sonbaharda ayrı. Hepsi o iki ağaçtan ötürü; süs kirazı ve genç sığla. Meğer 'bir ağacı olmak' başka bir şeymiş. Yaşadıkça anladım.
8-10 gün öncesiydi. Eve bir gittim ki ortalık böyle. Yapraklarını döken dökene. Kurdum hemen bir köşe kendime. Çok tatlı bir lodos vardı. Severim lodosu zaten. Temiz havayı içime çeke çeke takıldım açık havada.
Yastığımın felsefesi; 'No need to hurry, no need to sparkie, no need to be anybody but oneself' Ne güzel söylemiş Virginia Woolf; 'Aceleye gerek yok. Kıvılcımlar saçmaya gerek yok. Kendinden başka biri olmaya gerek yok.' Hayatteki en güzel duygu kendin olabilmek ve bununla barışık kalabilmektir.
Bu fotoların üzerinden bir 8-10 gün geçti. Şimdi ağaçlar neredeyse çırılçıplak. Bu arada geçen yıl bu zamanlar böyle, böyle ve böyle fotoğraflamışım bu köşeyi. Herkese iyi haftalar.
8-10 gün öncesiydi. Eve bir gittim ki ortalık böyle. Yapraklarını döken dökene. Kurdum hemen bir köşe kendime. Çok tatlı bir lodos vardı. Severim lodosu zaten. Temiz havayı içime çeke çeke takıldım açık havada.
Kışla birlikte kalın battaniyeler, pufidik minderler ve kuzu postları da çıktı piyasaya haliyle.
Ve mevsimin bir numaralı gözdesi: Nar
Yastığımın felsefesi; 'No need to hurry, no need to sparkie, no need to be anybody but oneself' Ne güzel söylemiş Virginia Woolf; 'Aceleye gerek yok. Kıvılcımlar saçmaya gerek yok. Kendinden başka biri olmaya gerek yok.' Hayatteki en güzel duygu kendin olabilmek ve bununla barışık kalabilmektir.
Şairim. Şiiri bana sevdiren şair.
En sevdiğim şiirlerinden birisi; öyle yalın, öyle güzel, öyle derin anlatım
Ama 'Değil' en sevdiğim şiiri sanırım Orhan Veli'nin. Adı bile ne güzel. Başka hangi şair adı 'Değil' olan bir şiir yazabilirdi ki!
İki fotoğraf çekene kadar hooop 7-8 yaprak daha iniyor aşağı :)
Bu fotoların üzerinden bir 8-10 gün geçti. Şimdi ağaçlar neredeyse çırılçıplak. Bu arada geçen yıl bu zamanlar böyle, böyle ve böyle fotoğraflamışım bu köşeyi. Herkese iyi haftalar.
1 Kasım 2016 Salı
Sonbahar
Geçen gün bir yürüyüş yaptım ve gördüklerime aşık oldum. Uzun zamandır açık havada yürümediğimi de anladım. Arada durup beğendiğim köşelerin fotoğrafını çektim. Mevsimin tüm güzellikleri komşularımın emekleri ile birleşmiş ve pek güzel görüntüler çıkmış ortaya. Bu sokaktan hep geçerim ama ya bu kulübe yeni, ya da benim dikkatimi şimdi çekti. Pek şirin. Önündeki çiçeklerle peri evi gibi olmuş.
Yollara dökülen yaprakları öbek öbek süpürmüşler belli bölgelere. Aslında süpürmeseler keşke. Hışır hışır yürümek istiyorum üzerlerinde ben.
Yollara dökülen yaprakları öbek öbek süpürmüşler belli bölgelere. Aslında süpürmeseler keşke. Hışır hışır yürümek istiyorum üzerlerinde ben.
Kimi komşularda pek güzel sukulentler var. Örnek şekil 1A
Ya bunlara ne demeli?
En sevdiğim güzergah
Pek bir kuş vardı etrafta.
Kahküllü ve kırmızı
Sonra onlardan camlara aksesuarlar yaptım.
Bıdıklar
Yapraklarının arasında birikmiş su damlaları ile pek sağlıklı bir görüntüsü vardı.
Sabırsızlığın bu kadarı
Acelen nereye diye soracaklara sesleniyorum!! Bilmiyoruuuuum!! :) Yani gerçekten bilmiyorum. Aslında bana kalsa, bütün yıl bu köşede kalabilir bu ağaç, toplamaya gerek yok :) Geçen hafta sonu Defü ve Nil'le kurduk. Erken merken. Geceleri ışıltısını, gündüzleri parıltısını seviyorum bu olayın.
Biri renkli diğeri beyaz ışıklı iki aydınlatma hattı doladım. Geceleri doyamıyorum o titrek ışıkları seyretmeye.
Biri renkli diğeri beyaz ışıklı iki aydınlatma hattı doladım. Geceleri doyamıyorum o titrek ışıkları seyretmeye.
Yanında, şömine, kitap ve kestane veya duruma göre şömine, kitap ve şarap
Modunuz hangisine daha yakınsa :)
Kitabım, Haruki Murakami'nin 1Q84'ü. 1.200 küsür sayfa. Okuması değil de taşıması zor :) 1.000'leri geçtim. Seviyorum bu adamın tarzını. Her seferinde 'ay acaba nereye varacak dedirten ve hemen hepsinde hiçbir yere varmayan' sıcacık hikayelerin yazarı. Bir kitapta başrol kadın oyuncu mavi elbise giyiyorsa, kargaların ehemmiyetli rolleri varsa, 'metafor' kelimesi 3-5 sayfada bir karşınıza çıkıyorsa, başrol karakteri illede size huzur veriyorsa, herkes arayış içindeyse ve aranan şeyin doğada olduğu mesajı gizliden gizliye size ulaşıyorsa, günümüz toplum şartlarında aykırı kabul edilen tarzda kadın-erkek ilişkileri hakim durumdaysa ve en olmayacak olaylar ille de en olmayacak zamanlarda oluyorsa (mesela esas kızın aylar süren hazırlığı sonucu öldürmeye gittiği cani adamın, 'beni öldürmeye geldiğini biliyorum, lütfen öldür beni' demesi ve tam o sahnede adamın aslında cani olmadığının ortaya çıkması ama kızın yine de adamı öldürmesi gibi) ve kitap bittiğinde çözümlenmemiş tuhaf bir rüyadan uyanmış gibi oluyorsanız, o kitap bir MURAKAMİ kitabıdır :) Ve daha da önemlisi tüm bunlar hoşunuza gidiyorsa, o zaman kulübümüze hoş geldiniz, siz de bir Murakami karakteri olabilirsiniz :)
Neyse, konuyu epey dağıttıysam da durum kısaca böyle. Sonbahar ve kış güzel mevsimler. Eskiden pek mesafeliydim ikisine de. Çok haksızlık etmişim :(
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)