Hani bazı şehirler vardır. Buram buram Osmanlıdır. Başka bir derinlik ve anlam vardır onların yüzlerindeki çizgilerde. Her köşesinde, her ağacında bir görmüş geçirmişlik ve bilge halleri vardır. Özellikle Osmanlı'ya başkentlik yapmış şehirlerde hissedersiniz bunu; mesela İstanbul'da, mesela Edirne'de, ve tabii ki Bursa'da, güzel Bursa'da. Anlam yüklü, tarih yüklü, hatıra yüklü bir şehirdir Bursa. Evliyaların, sultanların ve efsanelerin şehridir. Birkaç gün önce yine Bursa'daydım. Bu kez en eski sokaklarını, mekanlarını gezdim. Biraz da sizin için fotoğrafladım. Bir yönü betona teslim olurken bir yönü ile asırlık çınarlara, görmüş geçirmiş cumbalı evlere ev sahipliği yapıyor Bursa. Bir de sürprizi boldur Bursa'nın... Mesela Tophane'ye ve oradaki Osmangazi, Orhangazi türbelerine şimdiye dek birçok kez gitmeme rağmen üst fotoda gördüğünüz güzelliği ilk defa gördüm. Orhangazi'nin türbesinin zemin süslemesi. Size de Bizans süsleme sanatını çağrıştırmadı mı? Meğer Orhangazi türbesi Bizans dönemi Saint Elie manastırı üzerine inşa edilmiş. Bu nedenle zeminde yer yer bu harika süslemeleri görüyorsunuz.
Tophane'nin meşhur saat kulesi. Birçok şehir gibi Bursa'nın da bir saat kulesi var.
Tophane'nin eski Osmanlı evlerinden birisi.
Yeni restore edilmiş bir grup eski ev daha. Hala Tophane bölgesindeyiz.
Kavaklı Mahallesi Muhtarlığı. Sizi tanımadan sevdim Muhtar Amca :)
Asırlık güzellikler
Canım lisem. O zaman Anadolu Lisesi değildi de Süper Lise'ydi. Süper Lise diye bir tür vardı. Belli puanın üstündeki öğrencileri alıp önce sıkı bir ingilizce eğitimi veriliyordu. Canım Ayten Hocam, Serap Hocam, İnci Seçkin Hocam. Üzerimizdeki emekleriniz çok büyük. Hazırlıkta tüm hafta ingilizce görürdük. Sonra o gazla kendimizi Yeşil'e atıp sanki turistmişiz gibi 'How can I go to post office' diye numaradan takılırdık yoldaki insanlara. Onun dışında vaktimin çoğunu ben tek de olsam Yeşil'de geçirirdim. Büyük bir ingilizce aşkı vardı içimde. Camilerin müzelerin çıkışlarında turist grupları bekler, ingilizceyi yeni öğrendiğimi ve pratik yapmak için onlarla konuşmak istediğimi anlatır, özellikle yaşlı tatlı amerikalı çiftlerle sohbete koyulurdum. Sizin ülkede hayat nasıl, Türkiye'ye gelmeye nasıl karar verdiniz, oradaki gençler gerçekten 'Evimiz Hollywood'da dizisindeki gibi rahat mı vb içerikli türlü şekilli sorular sorardım :) Bir tane de aksi-ters bir insan çıkmaz mı? Çıkmadı. Onca sene, onca sohbet ve ayrılık anlarında elime tutuşturulan onca minik hediye. Sular seller gibi hakim olduğum ingilizcemi önce canım öğretmenlerime, sonra Yeşil'e gelen Amerikalı turist teyzelere ve son olarak da yaz kış demeden oralara gidip turist avlayan içimdeki öğrenme aşkına borçluyum :)
Ve geldik Temenyeri üzerinden Mesken'e uzanan yola. Bizim evimize de yakın bir nokta burası. Şu güzel eski ev satılığa çıkmış. En büyük korkum bunların 'müteahhit zihniyetlerin' ellerine geçmesi. Dili olsa da anlatsa.
Omuz omuza
Kozahan'ın içindeki 90 yıllık Ali Erol. Şu camda duran parçalar birer servet değerinde. Bursa'da ev sahibi değil de turist olmaya başladığımdan beri 3 saatliğine bile gitmiş olsam mutlaka uğradığım, sevmediğim Türk Kahvesi'ni seviyormuş gibi içtiğim yegane yer.
CUMALIKIZIK
Bursa fotolarını yukarda bırakıp hızla Cumalıkızık fotolarına geçiyoruz şimdi. Cumalıkızık Bursa'nın sayısız diziye ev sahipliği yapmış koruma altındaki köylerinden birisi. Köy meydanında sıra sıra tonton yüzlü nineler, bilimum reçel kavanozları, geleneksel el işi standları ve tahta-ahşap ürünler satan tezgahlar var.
Cumalıkızık'ın evleri çok eski ve çok güzel. Bu mimari yapıyı bozan beton kondurmalar yok neyseki ama bu güzelim eski evleri de neden böyle cart renklere boyarlar anlamak imkansız. Yine de asma ile evin aşkı görmeye değer.
Şu kapının güzelliği nasıl birşey. Bunlar nasıl korunacak?
Devrilmeye yüz tutmuş koca çınar! Bir ah çeksem karşıki dağlar yıkılır diyorsun değil mi?
Bundan daha rahat bir kıyafet varsa beri gelsin :)
İşte böyle. Birkaç fotoğraf ile Bursa ve Cumalıkızık ne kadar anlatılabilirse o kadar anlatmaya çalıştım size. Çok güzel değerlerimiz, çok güzel bir kültürümüz, coğrafyamız ve insanlarımız var. Keşke layıkıyla korunabilse hepsi. Keşke bizim çocuklarımız da 20 sene sonra gittiklerinde aynı güzellikleri görebilseler böyle yerli yerinde. Kimbilir!