Kelebek etkisi denen şey var, değil mi? Hayatta her şey ama her şey birbirine görünmez bir iple bağlı. En ufak bir olay bir diğerinin tetikleyicisi. Geçtiğimiz haziran ayında okuduğum bir kitap, izlediğim bir belgesel ve dinlediğim bir besteciyi sizinle paylaşmak istiyorum. Kitap belgeseli, belgesel de besteciyi keşfetmemi sağladı.
Kitap, Yuval Noah Harari'nin 'Hayvanlardan Tanrılara Sapiens' isimli kitabı. Kendini mağara adamlığından teknoloji adamlığına devşirmiş, bu süreçte kendinden başka her şeyi yok etmiş ve kendi sonuna doğru soluksuz koşan 'insan'ın hikayesi. Hiç sıkmadan, rakamlara boğmadan ama çarpıcı gerçekleri çok güzel vererek bir solukta kendini okutan, yer yer insanın tüylerini diken diken eden bir kitap.
Kitabın etkisinden henüz çıkamamışken bir de bu belgesel çıktı karşıma. Yann Arthus-Bertrand'ın 'Human' belgeseli. Kitabın anlattığı yok oluşu, günümüz insanının gözleri ve sözleri ile öyle güzel anlatmış ki etkilenmemek elde değil. Belgeselde bir katılımcının söylediği gibi, 'Azınlığın refahı için çoğunluğun nasıl bir sefalet içinde yaşamaya mahkum edildiği'ni iliklerinizde hissediyorsunuz. 2 saati aşkın bir süresi var ama harcadığınız vakte değecek. Muazzam görüntüler var belgeselde.
Ve hiç şüphesiz, belgeseli seyrederken müziklerine vurulacaksınız. Tüm müziklerin bestesi Armand Amar isimli Kudüslü bir besteciye ait. Aman yarabbi! Böyle bir müzik olabilir mi? Belgeseli izleyişimin üzerinden birkaç hafta geçti ama tekrar tekrar açıp dinliyorum.
Burada bitti mi? Bitmedi :) Ben şimdi sıraya yine Yann Arthus-Bertrand tarafından çekilen ve müzikleri yine Armand Amar tarafından yapılan 'Home' belgeselini aldım. En az Human kadar güzel olduğuna kuşku duymuyorum. İzledikten sonra onu da yazarım. Selam ve sevgiler. İyi haftalar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder