5 Aralık 2014 Cuma

Gaziantep 2

Şu an ev şantiye alanına dönmüş durumda. Salonda öyle bir inşaat hali var ki mutfağa sığınmış durumdayım. Sabah 10:00'da başlayan çalışma hala devam ediyor. Çalışanlar üç kişi ama yine de işin %30'u yetişmedi, yarın da devam edecek. Çalışma bitince ortaya çıkacak olan yeni görüntüyü paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Neyse, nerede kalmıştık? Gaziantep seyahatimde! O nasıl bir maceraydı yarabbim! Çarşamba sabahı 06:50'de, henüz hava aymamış, kargalar gaklamamışken, Sabiha Gökçen'den Gaziantep'e uçmak niyetiyle evden çıkarken gelen telefonla herşey değişti.

Aldığım telefon, beraber Antep'e gideceğimiz partnerdan ve Gaziantep uçuşunun sabah 08:00'den 13:30'a alındığını haber veriyor. Bu öyle beklenmedik bir durum ki Antep seyahatimiz 2 gün ve bu iki güne 12 toplantı yapmak gibi bir hedefimiz var ve bu rötar programımızın bir kısmını uçuruyor. Giden gelen telefonlar ve karar süreci sonunda AHL'den Şanlıurfa'ya bilet alıyoruz. Niyetimiz 10:30'da Urfa'ya uçmak ve oradan araba ile Antep'e geçmek ama yolda biletleri alıp AHL'ye girer girmez Urfa uçuşunun da 13:15'e alındığını görüyoruz. Ardından yine bir dolu işlem, ne yapsak ne etsek konuşmaları ve sonunda kendimizi Adana'dan Antep'e kiralık bir arabada buluyoruz çünkü en nihayetinde, olası en yakın uçuş bizi Adana'ya getiriyor ve oradan araçla Gaziantep'e geçiyoruz. İşte böyle bir başlangıcın devamında Gaziantep'e gittik, 12 olmasa da 9 toplantımızı yaptık ve hatta çok görmek istediğim dört mekana da bir şekilde uğramayı başardım ki üstteki iki fotoğraf Antep'in 400 yıllık Tahmis kahvesinden. 400 yıl... Düşünebiliyor musunuz ne kadar eski olduğunu. Aslında, 7-8 yıl evvel bu mekanın tamamen orjinal halini de gördüm. Ondan 3-4 yıl sonra, yani bundan bir önceki gidişimde çok kötü bir şekilde restore edilmiş ve dört bir yana Coca Cola levhaları asılmış halini gördüm. Bu son gidişimde ise bazı yanlışlardan dönüldüğünü ve o eski orjinal haline biraz daha yakın bir hale getirildiğini farkettim, mutlu oldum.

Benim gramofonumun aynısı burada da var.  

Ortadaki devasa odun sobası koca mekanı ısıtıyor. 

Ahşap tavan orjinal ve çok güzel. 

Tabi, bir çeyreği yolda gitmiş ve 9 toplantıya ayrılmış iki günden geriye insana kaç saat kalır? Hiç saat kalır diyenler doğru bildi aslında :) Bildiğiniz hiç saat kalır. Ama ikinci günün sabahında 9 yerine 06:50'de kalkıp eski şehrin meydanına inerseniz, o çok sevdiğiniz şehri 2 saat de olsa yaşayabilir, erkenden kalkıp dükkanını açan esnafın tezgahlarını gezebilir, bakırcılar çarşısındaki taktakları dinleyebilir ve hatta en sevdiğiniz müzenin ilk ziyaretçisi de olabilirsiniz.
Gaziantep. Seni o kadar çok seviyorum ki! 

Bej-kahve kesme taştan yapılan bu binaların görüntüsü çok güzel. Gaziantep müzeler bakımından çok zengin. Bu gidişimde tek birini görsem de tüm müzelerini ezbere bildiğim bir şehir Antep. Bu arada güvercinlere dikkat :)

 Bu amca her gidişimde burada. Allah ömür versin :)



 Antep'e bu gidişimdeki keşfim Hanifi Baba oldu. Çok güzel antikaları var. Bakmaya doyamadım.
 
Bilmem siz de meraklı mısınız ama bende son dönemde büyük takıntı oldu bu geçmişten fısıldayan objeler.




 
Camcının vitrini

Eski çarşıyı gezdikten sonra 08:55'te bence dünyanın en güzel müzesi olmaya aday Zeugma Mozaik Müzesi önünde dikildiğim andan bir hatıra :) Hayatımda ilk defa bir müzenin ilk ziyaretçisi oldum. Çalışanlar çok birşey anlamadı benden, ama ben çok zevk aldım bu hızlı geziden :)

Bazı şeylerin fotoğrafını çekmek çok da doğru bir iş değil bence. Çünkü ne kadar isteseniz de fotoğraf gerçeğinin yanına yaklaşamıyor. Ama yine de birkaç fotoğraf çektim sizin için.

Yüzyıllarca önce (2. ve 3. yy) bu topraklarda yaşamış Anadoluluların ne kadar elegan ve zarif bir yaşama sanatları varmış. Bu adamların evlerinin zemini bu ise, hayatlarının geri kalanı nasılmış bir anlık da olsa gerçeğini görüp dönmek isterdim. Böyle bir yaşam anlayışı günümüzde bile yok. Bence dünya toprakları ikiye ayrılır. Roma İmparatorluğu'na ev sahipliği yapmış olan topraklar ve diğerleri. Anadolumuz gibi, ev sahipliği yapmış topraklardan her gün yeni bir zenginlik gün ışığına çıkıyor böyle. Zeugma Antik Kenti, Hellenistik Dönemin ticaret merkezlerinden birisi olmuş. Bu şehri ilk, Büyük İskender'in generallerinden Seleukeia Nikator kurmuş. Sağol varol Komutan! Gerçekten büyük bir komutanmışsın.


 




Bu güzelliğin hikayesini bir önceki yazımda anlatmıştım. Burada da eklemek istediğim şu ki, bu mozaiğin adı 'Çingene Kız' olarak kaldı ama ben çok derinden hissediyorum ki bu figür aslında bir erkek. Siz onun uzun saçlarına, kafasındaki poşusuna, gözündeki sürmeye veya kulağındaki küpeye aldanmayın. O dönemin giyim kuşam standartlarına göre bunlar erkekler için daha olağan şeyler. Kalın burna, kaşlara, bakışlardaki anlama bakarsanız siz de bana katılacaksınız. Perşembe sabahı 15 dk onunla aynı havayı soluyacak kadar şanslıydım bu hafta. Umarım bir gün bu müzeye yolunuz düşer, Gaia'nın bulunduğu o siyah labirente girersiniz ve Gaia bütün büyüsü ile karşınıza çıkar.
---
Bu akşamlık benden bu kadar. Haydi ben kaçar. Ustalar da yarın sabah tekrar gelmek üzere 5 dk önce çıktılar. Yarın sizlere Secdus'tan, parti dekorasyonu atölyemden bildireceğim. Süüüpper bir hafta sonu diliyorum sizlere.  
 


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder