16 Mayıs 2017 Salı

Bak yavaş yavaş

Hayatımız hız. Koşturmaca. Kendimizi bile duyamadığımız, etrafımızı göremediğimiz bir tuhaf akış içindeyiz. Geçen akşam bir yazı okudum Flow Dergi'de ve paylaşmak istedim. Yavaş bakmanın önemini anlatıyordu. İçinde bulunduğumuz hızdan dolayı en yüzeyseli deneyimlediğimizi, bir tık ötesine geçemediğimizi, dolayısı ile tecrübelerimizin en sığ noktada kaldığını, derinleşemediğini anlatıyordu yazı. Yeni bir kavram değil mutlaka ama unuttuğumuz bir kavram olduğu kesin.

Dergi diyor ki, bir daha bir müzeye gittiğinizde tüm alanı gezmeyin, bir veya birkaç eser veya bölüm seçin ve o seçtiğinize odaklanın. Onu uzun uzun seyredin. O ilk bakışınızda fark edemediğiniz sayısız detay göreceksiniz diyor. Ne kadar doğru. Çok güzel bir yemek örneğinden yola çıkacak olursak, o yemeği ne kadar hızlı ve döke saça yersek o kadar bir şey anlamıyoruz ama ağır ağır, tadına vara vara, uzun uzun çiğneye çiğneye yediğimizde hem lezzetine doyulmuyor, hem sağlığımıza iyi geliyor.

Bakmak da benzer bir şey işte...

Bir deney yapalım mı? Mesela bu resim. Ona şöyle bir bakınca gördüklerim ile azıcık daha uzun bakınca gördüklerim arasında birçok fark var. Siz bu yazıyı açınca resmi şöyle bir gördünüz. Şimdi biraz daha uzun bakın bakalım neler göreceksiniz.

Mesela bu resimde esen bir rüzgar var. Mevsim bahar; bir serin, bir sıcak yapıyor. 2 ayrı çift, bir de yalnız bayan var. Yalnız bayanın tek gözü şaşı. Çiftlerden birinin iki çocuğu var. Yeni doğmuş bir bebek var annesinin kucağında. Bir kadın alışverişe, bir adam tamirata gidiyor. Minik çocuğun ayakkabıları eskimiş. Küçük yeşil çanta takıldığı koldan koldan düştü düşecek. Sağ taraf zenginliği temsil ederken (Erkeğin papyonu, fötr şapkası - ve o elindeki para kesesi mi acaba- ile kadının kemeriyle uyumlu mini çantası), orta ve sol taraf ise yoksulluğu ve geçim sıkıntısını temsil ediyor. Öyle ki birinin ayakkabıları bile yok ama hepsi aynı durakta, aynı otobüsü veya tramvayı bekliyorlar.

Ben bu yazının söylediğini dikkate almaya (en azından gayret göstermeye) karar verdim. Sadece müzeler için değil, hayatımın tüm alanları içinde yapacağım bunu. Başarabildiğim ölçüde de duyusal olarak zenginleşeceğimden ve deneyimlerimden daha çok tatmin olacağımdan eminim.

Görsel buradan alınmıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder