3 Mayıs 2017 Çarşamba

Kapadokya'nın ardından

Çook özlemiştim. Uzun zamandır gidesim vardı. Önce, Kasım 2016'da bir geçti aklımızdan ama kar kış dedik, bahara erteledik. Geçen haftaki 2 günlük TEOG tatilini fırsat bilip, 3 günlük izin aldım. Önce kızımla İstanbul'da müzeler gezip tozduk bir güzel anne kız. Sonra da Cuma günü babamızın da işlerini bitirmesiyle Kapadokya'ya gittik. Nasıl büyülü, nasıl güzel bir yer. Dünyada eşi benzeri olmayan bir masallar ülkesi.

Aslında Kapadokya Mardin-Midyat-Savur üçlüsünü hatırlatıyor bana. Bilhassa da bu yapının da bulunduğu Uçhisar bölgesi.
Artık her yer kendine instagram noktaları yarattı. Bu nazar boncuklu ağaç da o amaca hizmet veriyor herhalde. Önünde foto çekilip instagrama koymayanı dövüyorlardı :) Dayağımı yedim ve ayrıldım oradan :)
 Hem Kapadokya adını hem de Peri bacası yakıştırmasını çok seviyorum. Tam kendi gibi.


Uygun bir yer bulduk mu adımızı yazmak genlerimizde var bizim. Okulda sıra, camide muşamba, antik eser duvarları, testi. Artık ne varsa önünüzde. Böyle olunca kendimizi tarihe geçtik, ihya olduk falan sanıyoruz galiba.


Önceki gidişlerimde denemediğim bir şey. Nasıl bir toz toprak içinde kaldığımızı anlatamam. Saçlarım hala keçe gibi. Arındıramadım.
 Bir yazar gelse, buraya otursa ve bu ikisine bir hikaye yazsa. Bulutların gökyüzüne en çok yakıştığı yer bence Kapadokya.  
Gidince üşüyeceğiz sanıyorduk, meğer İstanbul'a bir türlü gelemeyen yaz çoktan oralara gelmiş. Kavrulduk sıcaktan.





 Ve sonunda kavuştular :)

 Kapadokya'nın bence en güzel yeri: Zelve. Giderseniz Zelve'yi, bir de Avanos'daki Chez Galip'in saç müzesini görmeli, hikayesini dinlemelisiniz.


Aslında daha coşku dolu olabilirdi bu yazı ama son yıllarda gezilerimde duygu karması yaşıyorum. Olumlu hisler kadar olumsuzlar da etkisi altına alıyor beni. Buralara da yansıtıp canınızı sıksam mı emin değilim ama biz iflah olmaz, çok cahil bir milletiz.
İnsanımızın görgüsüzlüğü (yanındaki çocuğunun gözü önünde peri bacasına adını kazıyan anne mi ararsınız, böyle bir araziyi topuklu ayakkabıyla gezen mi, tuhaf ve abartılı hareketlerle etrafını rahatsız eden mi, instagrama koyacak bir resim uğruna etrafını ezen mi, tuvaletin içinde değil dışına eden mi, elinde çekirdek poşetiyle gezerken çekirdeğin kabuğunu etrafa atan mı, orangutanımsı ses ve hareketlerle turistik gezi yapan gençler mi?) turizm diye kurulmuş bu sistemin zavallılığı (tuvaletine girilmeyen restaurantlar, ille de her yeri sarmış et yemekleri, her yerdeki pislik, vurguncu zihniyet...) Daha neleri saysam bilmiyorum. Gidecek çook yolumuz var. Zihniyetin toptan değişmesi gerek. Ülke olarak her şeye sıfırdan başlamalıyız bence. İşte böyle, haydi kalın sağlıcakla.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder