İstanbul... Sen o kadar güzelsin ki... Ve ben sana o kadar aşığım ki! Biliyorum, ömrüm sana doymaya hiçbir zaman yetmeyecek. Hergün yeniden özlüyorum seni. Seninle yan yana, baş başa olmak sana yakınlaştırmıyor. Sen hep özlenensin. Önce imparatorların, sonra sultanların gözdesi... Payitaht... Dersaadet... Şu ismin güzelliğine bir bakın: Dersaadet... Mutluluk kapısı... Çünkü İstanbul gerçekten mutluluğun kapısıdır. Fatihine müjdelenmiş bir şehirdir O! Ama gitmek gerek ona sık sık, Galata'sına, Sarayburnu'na, Bebek'ine... Ciğerlere çekmek gerekir havasını, koklamak gerek kokusunu ve her göz kırpışa bir anını hapsetmek gerek. Arada günlük hayhuy arasında unutuverirseniz birden aklınıza gelir bu şehir ve eksikliğini hissedersiniz. Bir de kitaplar yok mu kitaplar! O'nu anlatan kitaplar... Okudukça O'na olan özleminizi arttıran kitaplar. Planlı olmadı ama son dönemde üst üste geldi, İskender Pala'nın Mihmandar'ını okudum; Eyüp Sultan'a bir daha gitmem farz oldu. Ahmet Ümit'in Sultan'ı öldürmek'ini okudum; surları, Rumeli Hisar'ını bir de o gözle gezmek icap ediyor şimdi. Tarihi ayrı güzel, bugünü ayrı. Asil şehrim... Bense bir güvercin gibiyim tepende dönüp duran ve seni seyretmeye doyamayan.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder