Güzel bir ekim, pardon, haziran sabahından günaydın :) Soğuklardan ve yağışlardan henüz haziranı hissedemedim ama herhalde ilerleyen günlerde hissedeceğiz :) Aslında kavurucu sıcaklar mı yoksa böyle tatlı serin havalar mı diye durup düşününce serinler daha güzel gelmeye başladı bana. Ama neticede ben yaz insanıyım. Bir güzel gelir, iki güzel gelir, üçüncüde deli gibi özlerim sıcakları.
İmkan bulabilirsem bugün yazmak istediğim birkaç başlık var ve ilki nostaljisi olan ürünler üzerine ve iki tanesini bu fotoda görüyorsunuz. Ezelden beri içimde olan eski eşya sevgisi son 1-2 yıldır iyiden iyiye bir hobiye, özel bir ilgi alanına dönüştü. İmkan buldukça ziyaret ettiğim bit pazarları (ki bir önceki yazımda anlattığım Amsterdam gezimde bile uçaktan inip, otele valizleri attıktan sonra uğradığım ilk durak waterloo bit pazarı olmuştu) bu sevginin katmerlenmesinde özel bir rol oynadı sanıyorum. Geldiğim şu son noktada evimde bir vintage eşyalar köşesi var ve çaktırmadan, birer ikişer çoğalıyor o köşedeki güzellikler.
Burada gördüğünüz iki muhteşem sandalye de bir akrabamızın gelin çeyizinden ve neredeyse 40 yıla yakın hizmet etmişler ilk sahibelerine. Daha ilk gördüğümde çok beğenmiş, 'olurda günün birinde elden çıkaracak olursan ben talibim' demiştim. Sağolsun o gün bana verdiği sözü unutmamış ve artık benim oldular :):) Yerim olsa hepsini almak isterdim ama ancak iki tane alabildim. Önce güzelce elden geçirteceğim, cila ve sağlamlaştırma gerekecek. Döşemesinin de değişmesi gerekiyor. Boyasının rengi, eskitilme tekniği, döşemesinin rengi bile o kadar bizim ev için yapılmış gibi ki. Yemek masamın uzun kenarındaki koltuk-bankım bile aynı çimen yeşili döşemeye sahip. Sanki yapan bizim ev için yapmış. Orijinal görünümünü bozan hiçbir değişiklik yaptırmayacağım ve gözüm gibi bakacağım onlara.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder