Bahar geldi. Her sene olduğundan daha uzun süren kışın
ardından nazlanarak gelen bahar bizi yeni keşiflere, mis gibi havayı ve hayatın
güzelliklerini doya doya yaşamaya çağırıyor. Eğer siz de, önümüzdeki hafta
sonları için İstanbul’da alternatif bir plan yapmak istiyorsanız bu yazıya bir
göz atın.
Yazıda bahsi geçen mekan ilk bakışta bir müze gibi görünse
de; içinde tarihi, doğayı, kültür ve sanatı, eşsiz lezzetleri ve ilginç
sürprizleri barındıran bir mekan; Rahmi Koç Müzesi. Dilerseniz çocuklarınızla
gidin, dilerseniz sevgilinizle; ne ararsanız arayın, burada size göre bir
şeyler mutlaka var.
Müzecilik ve koleksiyonerlik… Dünyanın en gelişmiş
ülkelerinde, gerek bizzat devlet, gerek ülkenin başarılı sanayicileri, kültür
ve sanat dünyasından önde gelen kişiler tarafından üstlenilen önemli bir misyon.
Bulundukları ülkeye, hatta sınır ötesi coğrafyalara önemli zenginlikler sunan,
ziyaretçilere bir birikim aktarma misyonu taşıyan, çoğu zaman öğrenciler için
etkin eğitim kurumları olarak dünyanın kültürel mirasının gelecek kuşaklara
taşınmasında önemli rol oynayan mekanlar.
Dünyanın sayılı endüstriyel arkeoloji müzelerinden birisi
olan müzeye adım attığınız andan itibaren, yaşadığınız an ve şartlardan tamamen
kopuyorsunuz. Her adımda insanı şaşkınlıkla karışık hayranlığa sürüklüyen bir
duyguyla sarılıp sarmalanıyorsunuz. İnsanı masalsı bir zaman yolculuğuna
çıkaran müzede neler yok ki? Deniz, kara ve hava ulaşımı bölümleri, buharlı ve
dizel makinalar, zeytinyağı fabrikası, Atatürk koleksiyonu, ulaşım araçları
seksiyonu, denizaltı, nostaljik dükkanlar, buharlı makineler, bilimsel aletler,
iletişim aletleri, objeler, oyuncaklar, film ve baskı koleksiyonları, maket ve
modeller, şehir hatları vapuru ve daha neler neler. Üstelik, açık hava terasına
çıktığınız anda sizi bekleyen eşsiz Haliç manzarası da cabası.
Birçok bölüm o kadar can alıcı ki, kolay kolay bir galeriyi
bitirip diğerine geçemiyorsunuz; örneğin Erdoğan gönül galerisi. 53 model
Cadillac, 51 model Mercedes-Benz, 56 model Ford, 48 model Lincoln ve daha
onlarca klasik otomobiliyle tutkunları için tam bir mabed. Üretilen ilk
bisiklet Penny-Farthing’den tutun, 61 model amphicar (suda ve karada gidebilen
otomobil), ahşap sürat teknesi Riva Aquarama, Dauglas DC-3 Dakota uçak, röntgen
aracı, ilk sinema makinesi, gramofon iğnesi ve hümayun lokomotifine kadar hiç
beklemediğiniz anda karşınıza 2 asır öncesinden bir obje çıkabiliyor. Müzenin
en etkileyici yanlarından birisi ise ziyaretçilerini dokunmaya ve denemeye
davet etmesi. Bir bulaşık makinesinin düğmesine basıp tamamen şeffaflaştırılmış
ön bölmeden işleyişini seyredebiliyorsunuz.
Müzenin sunduğu imkanlar sadece koleksiyonlardan ibaret
değil. Paris Brasserie’si tarzında döşenen ve Fransız mutfağının sunulduğu Café
Du Levant’ta veya Akdeniz yemekleri tercih edenler için muhteşem bir Haliç
manzarası sunan Halat Restaurant’ta batan güneşe karşı yemeğinizi yedikten
sonra, İngiliz pub tarzında dekore edilmiş Barbarossa Pub’da akşam içkinizi
yudumlayabilirsiniz.
Astronomi meraklıları için önerebileceğim ‘keşif küresi’ ve
Haliç’te nostaljik bir tekne turu düşünenler için ‘Liman II’ ile Haliç turu,
müzenin sunduğu birçok etkinlik seçeneğinden sadece ikisi.
Farklı bir hafta sonu planı olarak önerebileceğim Rahmi
M. Koç Müze gezisi için şimdiden iyi eğlenceler.
Rahmi M. Koç Museum is not just another museum in the
country. It is a reflection of the history of Turkish Republic as well as a
nice selection of interesting pieces of world’s industrial heritage. The
‘visitor-friendly’ design of the display and ‘try and see’ obtions allows
visitors to have a real experience of the objects.
If you are planning a visit to Istanbul, pls try to see that
museum and its magnificient exhibition from tens of classical cars to different
types of historical vehicles, steam engines, Ataturk collection, communication
devices, toys, film and print collections, models and much more. Beautiful
Halic view is another important promise of the museum.
After you see the exhibition, you can enjoy your lunch or
dinner at Halat Restaurant which offers Mediterranean cuisine or at Cafe du Levant
which is designed like a Paris brasserie. Barbarossa Pub, which offers you
one of the most unique pub atmosphere in the city, is another spot in the
museum you might wish to enjoy.
Her yil gittigim bu muzeyi ne kadar guzel anlatmissiniz..
YanıtlaSil5 kez gittim, bir o kadar daha giderim. Türkiye'nin sahip olduğu en güzel müzelerden..
YanıtlaSil