30 Nisan 2015 Perşembe

Heybeliada Luz Cafe

Tam baharlık bir keşif yaptık bugün. Hani bazen bazı yerler bulursunuzda, kendinizi de bulursunuz oralarda, işte öyle bir yer buldum kendi adıma :) Aslında bu mekanın ruh eşine bir otel formunda geçen yaz Kalkan'da denk gelmiş, büyük bir heyecanla size burada yazmıştım. Bu minik mekan ise aynı ambiyansın cafe versiyonu. Eğer bir gün, bugün bizim yaptığımız gibi, Heybeliada'nın huzur dolu sokaklarında kaybolmak, sümbül ve gül kokuları arasında dolaşıp biraz ada havası almak isterseniz Cafe Luz'a mutlaka uğrayın. Retro ayaklı sandalyeleri, pötikareli örtüleri ve beyaz ferforje sandalyeleri ilk etapta dikkatinizi çekecek eminim ki ama asıl güzellikler içerde.

İçerdeki birçok şey 70'lerden kalma. Zaman o yıllarda durmuş sanki.

 Büfe bölümü çok cici. Sıra sıra kavanozlar, teneke kutular, çook eski yıllardan tanıdık gelecek.
 
Ortamda bir fiskos masası ve o masanın üzerinde böyle bir dantel varsa iş bitmiştir zaten. Böyle bir şey gördüğüm anda aklıma canım güzel annemin 30'lu yaşları, benim çocukluğum, kardeşimin kıpkıvırcık saçlı bebekliği otomatikman geliyor zaten.

Aslında yazacak çok şey var bu gece.. ve benim de çok yazasım var ne mutlu ki... ama kalanlar özele yazılacak. Bu minik yazıyı bitirmeden önce... Herhangi bir film, klip, belgesel (veya ne bileyim işte yayınlanmak üzere çekilmiş neler varsa) tek birinde oynamanız istense, hangisinde oynamak (veya kendisiniz olmak) isterseniz diye sorulsaydı, ne cevap verirdiniz? Benim için bu sorunun tek bir cevabı var... Tek bir seçim şansım olsaydı eğer, İstanbul'la nişanlı bir kızı anlatan bu şarkıda ben yer almak isterdim. Nasıl güzel bir şarkı, nasıl güzel bir klip, sanki her şey tam olması gerektiği gibi. Şu anda bu yazıyı yazarken de bana eşlik ediyor. Aşağıda şarkının ve klipte oynayan kızın hikayesini de kısaca okuyabilirsiniz.

Brazzaville'in (Şarkıyı söyleyen grup)  ilk İstanbul konseri için grup İstanbul'a geldiğinde David Brown (Solist) Özgecan'la tanışmış (Klipte oynayan kız). David'in anlattığına göre Özgecan, Almanya'ya okumaya gidecekmiş, David kendisine "Artık bir daha geri dönmezsin herhalde." demiş.  Özgecan da, kendisinin Boğaziçi ile nişanlı olduğunu söylemiş, çünkü yıllar önce bir boğaz seferi sırasında nereye giderse gitsin sonunda hep İstanbul'a geri dönme dileğiyle yüzüğünü Boğaz'ın sularına attığını ve Boğaziçi ile böylece nişanlanmış olduğunu söylemiş. David de bu öyküyü şarkı haline getirirse Özge'den klipte oynama sözü almış ve şarkı kaydedildikten sonra David'in tekrar İstanbul'a yolu düştüğünde şarkının klibini çekmişler :) Ne kadar güzel bir gerçek hikaye değil mi? Hele de şarkının, yüzüğünü Boğaza atan ve İstanbul'la nişanlı bir kızın hikayesini anlattığını düşünürsek. Özgecan'la çok büyük bir ortak noktamız var :)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder